Manşetlere bakılırsa, bu gazeteye ÇAMUR adı daha çok yakışıyor. |
Avrupa'daki Naziler gibi, Türkiye'deki dincilerin de amacı kendi rejimlerini kurmak. Bizdekiler, zaten yıkılmış ve yerlerde sürünen Osmanlı İmparatorluğu'nun yerine kurulan Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı kin ve nefretle dolu. Bunca yıl sonra nasıl olur demeyin. Menderes, Demirel, Erbakan ve Özalların ektiği tohumlar büyüdü ve AKP ortaya çıktı.
Almanya'da da Naziler Hitler dönemini yeniden canlandırma peşinde. Avrupa ülkelerindeki sağcı partiler oy uğruna nasıl aşırı sağcılara kol kanat gerdilerse, Türkiye'dekiler de aynısını yaptı, hatta daha ileri gidip birlikte hükümetler kurdular. Sonunda iş buraya vardı. AKP'ye gelinceye kadar devlet kadrosu zaten büyük ölçüde dinci sağın eline geçmişti. AKP ile birlikte ele geçirilmedik yer kalmadı. Naziler nasıl faşist rejim kurmak istiyorsa, dincilerin amacı da bir dinci devlet kurmaktır. Demokratik Nazi rejimi olamayacağı gibi, demokratik dinci rejim de olamaz.
Naziler ve dinciler arasında birçok benzerlikler var. İkisi de başka görüşlere karşı son derece hoş görüsüz, her türlü yalanı söyleyebilir ve hiçbir ahlak kuralına uymazlar. Vicdan diye bir şey bilmezler.
İşte bir örnek: Dinci Yeni Akit gazetesinde Serdar Arseven imzasıyla şu cümleler yer aldı: "Bakın; Ergenekon-Balyoz dava süreçlerinde ne adamlar içeri alındı, kimlerin başına hak ettiği ne kadar sıkıntı varsa geldi ama içlerinden fire veren neredeyse hiç olmadı." İfadeyi görüyor musunuz: Kimlerin başına hak ettiği ne kadar sıkıntı varsa geldi...
Mahkemeler sürüyor, henüz bir karara varılmamış, hatta bu kadar yıl geçmesine rağmen insanlara suçları bile söylenememişken, adam 'hak ettiği ne kadar sıkıntı varsa' diye yazabiliyor. Hukuk, adil yargılanma, demokrasi gibi kavramlar bu zihniyet için boş laflardır. O çoktan kararını vermiş, infaz etmiş, keyifle ellerini ovuşturuyor.
Daha da ilginç olan bu yazıyı, kendi çevresi olarak gördüğü sağcıların birbirlerini çok kolay sattığını, karşı taraf olarak gördüğü Ergenokoncuların ise birbirlerine sahip çıktığını ve dönmediğini dile getirmek için yazması. Kendi çevresini eleştiriyor ama karşı taraf olarak gördüğü ve Ergenokoncu diye yaftaladığı kesime sövgülerini esirgemiyor. Kanıtlanmamış, hatta polis komplosu olduğu kanıtlanmış iddiaları gerçekmiş gibi temel alarak yargısız infaz yapıyor:
"Günlüklere bakın; terör faaliyetinden en müptezel seks partilerine kadar her türlü pisliğe bulaşmış olan bu adamlar, "Bâtıl" davalarına nasıl da sahip çıkıyorlar!.. " Kanıt, belge? Hiçbiri yok, sadece polisin ve savcının iddiaları var. Günlük diye sarıldıkları da bu davalarda görülen sayısız 'imalat'tan başka bir şey değil.
"Aksine, her türlü kirli ilişkileri ortaya döküldüğü halde dimdik ayakta duruyor, birbirlerini yurtiçinde ve yurtdışında, bulundukları her ortamda savunuyorlar." Her türlü kirli ilişkiler... Kanıt, belge? Anasının ipini satmış adamların sözde tanıklıklarından başka bir dayanak? Hiçbiri yok. Yalan var, çamur var, ama vicdan ve ahlak yok, edep hiç yok. (Bu gazete, hakkında açılan davalardan kurtulmak ve tazminat ödememek için sık sık adını değiştiriyor. Önce Vakit'ti, sonra Anadolu'da Vakit oldu. Daha sonra Akit, son olarak da Yeni Akit adını aldı.)
İşte malzeme bu. Yandaş denilen diğer gazeteler de aynı böyle. Bu malzemeye güvenen, altında kalır...