20 Mayıs 2012 tarihli Birgün'ün manşetine baktığınızda, bu gazetenin ne kadar toplumdan ve ülke gerçeklerinden kopuk olduğunu görüyorsunuz. AKP iktidarının yasaklamak istemesine rağmen, yüz binlerce kişinin ülkenin bağımsızlık savaşının başladığı günün anısına yaptığı yürüyüşler ve kutlamalar bu şekilde mi verilmeliydi? Gençlerin tutuklu olmasının sebebi bu insanlar mı, yoksa AKP iktidarı mı? Ve, nedir bu rahatsızlık? Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti, Kurtuluş Savaşı vb neden bunların tüylerini diken diken ediyor? Aslında bunlar gizli yandaş. O kadar eleştirdikleri Murat Belge ve Ömer Laçiner'in başka bir versiyonu. Ergenekon, Balyoz vb davalarında AKP'ye destek olarak "Yavru Radikal Birgün" lakabını alınlarının teriyle kazanmadılar mı?
Yurtseverliğini açıkça ilan etmeyen, Atatürk'ü sahiplenmeyen, emperyalizme, Amerikan komplolarına ve Amerika'nın maşalarına karşı çıkmayan bir gazetenin 'sol' ya da 'sosyalist' diye nitelenmesi kadar abuk bir şey olamaz.
20 Mayıs 2012 Pazar
Ahmet Hakan Samizdat'ı okumuş...
Ahmet Hakan, 20 Mayıs 2012 tarihli Hürriyet'teki köşesinde Soner Yalçın'ın cezaevinde yazdığı Samizdat kitabından edindiği izlenimleri aktarmış. Ama, Mehmet Baransu ve Şamil Tayyar'ın yalanlarla dolu psikolojik harekat kitaplarının adını geçirmeden edememiş. Can çıkar huy çıkmaz. Bir bu tarafa, iki o tarafa, işte Ahmet Hakan dansı...
Silivri
Cezaevi’ni tutuklu gözüyle gezdiren kitap
Silivri Cezaevi’ni Bakan eşliğinde gezen gazetecilere “Yazdıklarınızda hükümlü yok, tutuklu yok, kısacası insan yok” deniyordu ya… İşte o eksiklik, bu kitap aracılığıyla giderilebilir.
Silivri Cezaevi’ni Bakan eşliğinde gezen gazetecilere “Yazdıklarınızda hükümlü yok, tutuklu yok, kısacası insan yok” deniyordu ya… İşte o eksiklik, bu kitap aracılığıyla giderilebilir.
Geçen
akşam Soner Yalçın’ın ‘Samizdat’ adlı kitabını aldım
elime.
Bir başladım okumaya…
Son sayfasını okuduğumda sabah olmuştu.
Su gibi akıp giden bir kitap bu...
Bir başladım okumaya…
Son sayfasını okuduğumda sabah olmuştu.
Su gibi akıp giden bir kitap bu...
ARAMADAN
CEZAEVİNE
Sabahın
08.00’inde Soner’in evinin kapısının polisler tarafından
çalınmasıyla başlıyor kitap...
Evde arama, Emniyet’e götürülme, Emniyet’te gözaltı, sağlık kontrolü, savcının ifade alması, hakimin huzuru, tutuklanma, Metris Cezaevi ve Silivri Cezaevi…
Bütün bu süreçleri de kapsayan ilk 29 günü anlatıyor Soner.
Çok içten bir dille…
Olanca insaniliğiyle…
Evde arama, Emniyet’e götürülme, Emniyet’te gözaltı, sağlık kontrolü, savcının ifade alması, hakimin huzuru, tutuklanma, Metris Cezaevi ve Silivri Cezaevi…
Bütün bu süreçleri de kapsayan ilk 29 günü anlatıyor Soner.
Çok içten bir dille…
Olanca insaniliğiyle…
EKSİK
TAMAMLIYOR
Silivri
Cezaevi’ni Bakan eşliğinde gezen gazetecilere, “Yazdıklarınızda
hükümlü yok, tutuklu yok, kısacası insan yok” deniyordu
ya…
İşte o eksiklik, bu kitap aracılığıyla giderilebilir.
Biz boş hücreleri, insansız havalandırma alanlarını, kocaman yemekhaneyi, küçük kütüphaneyi, ıssız bilgisayar odasını anlatmıştık.
Aynı yerler bu kitapta da anlatılıyor.
Ama eksiklik giderilerek…
İçine insanı ve insani bakış açısını koyarak…
Bizim eksiğimizi bu kitapla tamamlayabilirsiniz.
İşte o eksiklik, bu kitap aracılığıyla giderilebilir.
Biz boş hücreleri, insansız havalandırma alanlarını, kocaman yemekhaneyi, küçük kütüphaneyi, ıssız bilgisayar odasını anlatmıştık.
Aynı yerler bu kitapta da anlatılıyor.
Ama eksiklik giderilerek…
İçine insanı ve insani bakış açısını koyarak…
Bizim eksiğimizi bu kitapla tamamlayabilirsiniz.
Üstelik
kitapta…
Sadece bizim eksiğimiz tamamlanmıyor, başka eksikler de tamamlanıyor.
Soner Yalçın’ın kaleminden Ergenekon süreciyle bir hesaplaşma da var.
Eğer Ergenekon’u Şamil Tayyar’ın, Mehmet Baransu’nun kaleminden okumuşsanız, sakın onlarla yetinmeyin.
Soner Yalçın’ın kitabını da okuyun.
Çünkü Soner Yalçın, onlardan çok farklı şeyler anlatıyor.
Benzer bir uyarıda daha bulunacağım:
Eğer Ergenekon sürecini sadece Soner Yalçın’dan okumuşsanız…
Mutlaka Şamil Tayyar’ın, Mehmet Baransu’nun kitaplarını da okuyun.
Çünkü onlar da Soner Yalçın’ın anlattıklarından çok farklı şeyler anlatıyor.
Yani demem o ki…
Eğer hakikati ıskalamak istemiyorsanız…
Ya da…
Gerçekten hakikatin peşindeyseniz…
Sadece bir tarafa kulak kesilip diğer tarafa sağır kalmayın.
İki tarafı da dinleyin, kararınızı ondan sonra verin.
Sadece bizim eksiğimiz tamamlanmıyor, başka eksikler de tamamlanıyor.
Soner Yalçın’ın kaleminden Ergenekon süreciyle bir hesaplaşma da var.
Eğer Ergenekon’u Şamil Tayyar’ın, Mehmet Baransu’nun kaleminden okumuşsanız, sakın onlarla yetinmeyin.
Soner Yalçın’ın kitabını da okuyun.
Çünkü Soner Yalçın, onlardan çok farklı şeyler anlatıyor.
Benzer bir uyarıda daha bulunacağım:
Eğer Ergenekon sürecini sadece Soner Yalçın’dan okumuşsanız…
Mutlaka Şamil Tayyar’ın, Mehmet Baransu’nun kitaplarını da okuyun.
Çünkü onlar da Soner Yalçın’ın anlattıklarından çok farklı şeyler anlatıyor.
Yani demem o ki…
Eğer hakikati ıskalamak istemiyorsanız…
Ya da…
Gerçekten hakikatin peşindeyseniz…
Sadece bir tarafa kulak kesilip diğer tarafa sağır kalmayın.
İki tarafı da dinleyin, kararınızı ondan sonra verin.
SAMİZDAT’TA
NELER VAR
*
Ev aramasıyla başlayan, Silivri Cezaevi’nde biten fırtınalı
günlerde Soner’in iç konuşmaları var.
* Davanın eski savcısı Zekeriya Öz’le gecenin bir vakti buluşması var.
* Zekeriya Öz’ün ‘Vahdettin – Atatürk ilişkisi’ne dair saptamaları var.
* Ergenekon soruşturmasında adı geçen isimlerin kişisel öyküleri var.
* Soner’in söz oğlundan açıldığında bastıramadığı gözyaşları var.
* Küçük espriler, ince dokundurmalar var.
* Köşelerde çıkan yazılarla Soner’in hesaplaşmaları var.
* Silivri Cezaevi’nin tutuklu gözüyle tanıtımı var.
* ‘Cezaevi’nde vakit nasıl geçer?’ sorusunun yanıtı var.
* Volta atmanın incelikleri var.
* Hücrede dayanma gücünün nasıl sağlanabileceğine dair tüyolar var.
* Davanın eski savcısı Zekeriya Öz’le gecenin bir vakti buluşması var.
* Zekeriya Öz’ün ‘Vahdettin – Atatürk ilişkisi’ne dair saptamaları var.
* Ergenekon soruşturmasında adı geçen isimlerin kişisel öyküleri var.
* Soner’in söz oğlundan açıldığında bastıramadığı gözyaşları var.
* Küçük espriler, ince dokundurmalar var.
* Köşelerde çıkan yazılarla Soner’in hesaplaşmaları var.
* Silivri Cezaevi’nin tutuklu gözüyle tanıtımı var.
* ‘Cezaevi’nde vakit nasıl geçer?’ sorusunun yanıtı var.
* Volta atmanın incelikleri var.
* Hücrede dayanma gücünün nasıl sağlanabileceğine dair tüyolar var.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)