17 Haziran 2012 Pazar

Ancak suçlular böyle korkar

Aydınlık, bu manşetinde FT'nin dönmeyişine farklı bir yorum getiriyor. (17 Haziran 2012) 


The Cemaat cephesinin gazetelerine ve yazarlarına baktığınız zaman, büyük bir dehşet ve korku içinde oldukları izlenimini alıyorsunuz. Hatta, Tayyip Erdoğan'ın 'dön' çağrısına, Fethullah Gülen 'rövanş tehlikesi'ni öne sürerek geri çevirdi. Bu kadar tutuklamalara rağmen hâlâ korkuyorlar ve 'darbe tehlikesi'nden bahsediyorlar. Sürecin tersine döneceğini ve intikam alınacağından dem vuruyorlar. Peki, kimler yapacak bunu? Herhalde toplumun diğer yarısı. Yazıp çizdiklerine bakarsanız, bir sabah darbe olabilir ve Silivri'dekiler çıkarılıp yerine bunlar konulabilir. Sonra gelsin uzayıp giden mahkemeler, vicdansız, hukuk tanımayan savcılar ve yargıçlar...  


Korkmakta haklılar, kim olsa korkardı...
Ergenekon, Balyoz, odatv davası vb Türkiye'nin rejimini ve sınırlarını değiştirmek için CIA kılavuzluğunda düzenlenmiş bir operasyonun aşamalarıydı. ABD'li 'akıl vericiler'in tavsiyesi ve telkinleriyle 'yandaş medya' oluşturulması ve nasıl finanse edildiği belirsiz Taraf gibi gazetelerin çıkmaya başlaması da bu operasyonun gereğiydi. Davalar başladıkça bu türden bir medyaya neden gerek duyulduğu çok iyi anlaşıldı. Bir tutuklama dalgası başladığında, bunlar polisin ve savcıların verdiği bilgileri kanıtlanmış gerçekler gibi TV ve gazetelerinde bangır bangır, çarşaf çarşaf veriyordu. Bu elbette bir kara propaganda ve beyin yıkama faaliyetiydi. İnsanlar, elde hiçbir ciddi delil olmadığı halde üretilmiş belgelere ve ya kafayı tırlatmış ya da anasının ipini satmış türden tanıkların verdiği sözde bilgilere dayanarak linç edildiler. Onlara kendilerini savunma ya da açıklama yapma hakkı verilmedi. Ve The Cemaat'in değiştirilmesinden endişe duyduğu yargı, somut bir delil ve gerekçe göstermeden,onları yıllardır hapiste tutuyor. İşte bütün bu hukuksuzlukların hesabının sorulacağından korkuyorlar.   
Ergenekon diye bir canavar örgüt yaratmışlardı. Türkiye tarihinde yapılmış bütün kötülüklerin faili buydu. Yanına ilginç isimler verdikleri darbe planları eklediler. Ordunun tatbikat senaryoları ve seminerlerinden çırpıştırdıkları bu sözde darbeler de yandaş medyada işlene işlene bitirilemedi. Ama hazırladıkları bütün davalarda büyük hatalar vardı ve sonunda hepsi hukuken iflas etti. Aslında, normal bir demokraside böyle üfürükten iddia ve kanıtlarla ne bir dava açılabilir, ne de bir kişi tutuklanabilirdi.  
Ancak, ABD'nin bölgedeki amaçlarını gerçekleştirecek taşeronluğu üstlenenler için, huluk - adalet gibi bir sorun yoktu. Onlar için önemli olan çevrenin ve hazinenin en vahşi, en hukuk tanımaz şekilde yağmalanması ve bunun dincilikle perdelenmesiydi. 
Taşeronluğa devam ettikleri sürece ABD bu kleptokrasi rejimini destekleyecek. AKP'nin yapmak istediği anayasa ve Tayyip Erdoğan'ın getirmek istediği başkanlık sistemi, bu rejimin rahatça sürdürülmesini güvence altına almayı amaçlıyor.