22 Mayıs 2012 Salı

Sadece kendi propagandalarını yapan bir medya istiyorlar

AKP'de ve hükümette etkili bir isim olan Bülent Arınç, ancak faşist rejimlerde görülebilecek bir medya anlayışını açıkça belirtmekten çekinmiyor. Bu açıklamada dikkat çeken bir başka nokta da Türk medyasındaki hastalığın ne olduğunu ortaya koyması. Çoğu gazete ve TV sahipleri, aynı zamanda  devletten ihale alan ve ticari işlerinin aksamaması için devletle iyi geçinmek zorunda olan kişilerdir. İktidara göbekten bağlı böyle bir medyanın ciddiye alınabilecek bir yayın yapması beklenemez.   






odatv.com'da yayınlanan bu yazıda AKP'nin ileri gelenlerinden Bülent Arınç'ın nasıl bir gazetecilik istediği vurgulanıyor. 


SİLİVRİ BÜLENT ARINÇ’IN ANLATTIĞI GAZETECİLİK ANLAYIŞIYLA HABERLEŞTİRİLDİ

Adalet Bakanı ile beraber Silivri cezaevini ziyaret eden gazeteciler için bu ziyaretleri çok önemlidir. Cezaevinin durumu, yatan tutuklular ya da olanlar için değil, kendileri için önemlidir.
Yeni boyanmış pırıl pırıl temizlenerek onların teftişine hazırlanmış bir cezaevini gezdiler.
Kimisi yemekleri çok beğendi, hele çorbaya bayıldılar.
Kimileri çok güzel bir yeri geziyormuşçasına sırıtarak pozlar verdiler ama parmaklık arkasından, ama bir hücre yatağının üzerinden.
Hep çok iyiydi. Her şey çok güzeldi.
Onlar böyle “gazetecilik” yaparken Başbakan yardımcısı Bülent Arınç gazeteciliği anlattı. Haklıydı ne yazık ki…
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç: Ekmeğini yediğin kişinin davulunu çalmaya mecbursun. Ben bakan olsam, benim ihalelerime katılan bir işadamı gazete çıkarıyorsa, o gazete aleyhimde bir şey yazabilir mi? Deneyin bakalım, yazamaz. Bir de buna dikkat etsinler.” (Vatan-12 Mayıs 2012)
Dedik ya… Yaptıkları bu ziyaret, yazdıkları yazılar, verdikleri mutlu pozlar çok önemli onların kendi gazetecilik tarihleri için. Onlar bu mutlu pozları ve yazılarla, cezaevlerinin gerçekten çok kötü koşulları hakkında kitaplar ve yazılar yazan, üstelik bunu o cezaevindeki hücrelerde yapan gazetecilerin anlattıklarının aksini ispat etmeye çalıştılar. Onlar bu ziyaretle, hapisteki gazetecilerin çok iyi koşullarda kaldığını iddia eden Adalet Bakanı’nın sözlerini doğrulamaya çalıştılar.
Onlar bu ziyarette, ellerinde bir tokmak, boyunlarında asılı bir davulu çaldılar.
Onlar o cezaevinde, lunaparklardaki kovboy karikatürlerine kafalarını sokup sırıtarak fotoğraf çektiren çocuklar gibi, o hücrelerde objektiflere sırıtarak bir şey yaptılar.
O gazetecilik değildi.
Bülent Arınç nasıl da anlatmıştı.
Evet, öyleydi. Silivri’de her şey çok güzeldi, yemekler, odalar, her yer…
Tutuklu gazeteciler gün boyunca o fotoğraflarda olduğu gibi neşe içindeydiler. Yoktu hiç, insanlık vicdanını sızlatacak bir şey.
Ya da yoktu, insanlık vicdanı. (21 Mayıs 2012, odatv)
Yazının tamamını okumak için: odatv.com, Efe Y. Aycan