26 Mayıs 2012 Cumartesi

Hedef Ayasofya değil Türkiye Cumhuriyeti


Her yıl yerli yabancı milyonlarca turistin ziyaret ettiği Ayasofya, aynı zamanda İstanbul'un en karakteristik simgelerinin başında gelir. Antik dönemlerden bugüne kalabilmiş paha biçilmez bir kültürel mirastır. Tıpkı Topkapı Sarayı gibi, Ayasofya gibi bir yapıyı barındıran bir şehir ne şanslı bir şehirdir, öyle bir şehri olan ülke, ne şanslı bir ülkedir. 
1453 yılında İstanbul'un fethinin ardından camiye dönüştürülen Ayasofya, Atatürk'ün isteğiyle, 24 Kasım 1934 tarihinde müze yapıldı. O zamandan beri yolu İstanbul'a düşenler bu olağanüstü mimarlık yapıtını görmeden edemiyor. 
Ve yine o zamandan beri bazı kafayı bozmuş dinciler 'Ayasofya cami olsun' diye arada bir tutturur, hatta burada gösteri namazları kılmaya çalışanlar olur. Tayyip Erdoğan'ın eski genel başkanı Erbakan'ın en önemli seçim vaatlerinden biri de Ayasofya'yı camiye dönüştürmekti. 
Bu, simgesel bir istektir. Genç Türkiye Cumhuriyeti'nin müze yaparak koruma altına aldığı bir tarihsel mirası 'yeniden ele geçirerek', aslında yıkılan saltanatın da öcünü almayı planlıyorlar. Yakınında pek çok güzel cami varken Ayasofya'nın ibadete açılmasını istemek, ilk bakışta çok budalaca ve cahilce gelebilir. Ancak, asıl hedef laiklik ilkesini anayasasına koymuş olan Türkiye Cumhuriyeti'dir. Bu intikamcı zihniyetin yetiştirdiği kadrolar tarafından kurulan AKP, ABD'nin kuruyup kollaması altında ülkeyi bir dinci diktatörlüğe doğru sürüklüyor. 
Ayasofya 'ele geçirildiği' an, aslında Türkiye Cumhuriyeti düşürülmüş olacak.