15 Haziran 2012 Cuma

İslamcı film eleştirmeni olur mu?



ABD desteği, teşviki ve kollamasıyla 10 yıldır iktidarda olan AKP dinci diktasını kurmanın son aşamasına gelmişken, 'görevli' medyada adları geçiyor, 'görevli' gazetelerde yazıları çıkıyor diye kendilerini otorite sanan birileri tiyatroya ve sinemaya saldırmaya başladı. 'Adalet bakanlığı ve mahkemeler bizim, tiyatro da bizim olsun!' diyorlar. 'Milli Eğitim'de bizim dediklerimiz geçerli, sinemada da bizim borumuz ötsün!' demeye getiriyorlar. Anlamadıkları şu: Sahte belgelerle, Amerikan taktikleriyle, ince kadrolaşmayla, vicdansızlık ve hukuksuzlukla belki diktatörlük kurabilirsiniz, ama sanatı ele geçiremezsiniz. Ele geçirdiğiniz sadece binalar ve sandalyeler olur. 


Propagandayı sanat diye dayatmak
Dogmatik kafa, propagandayı topluma her zaman sanat diye dayatır. Ona göre, kendi politikasının ve dünya görüşünün propagandasını yapmayan bir esere sanat denemez. Zaten böyle bir esere yaşam hakkı da tanımaz. Demek ki dünyada en olmayacak şey, dogma ile sanatın yanyana gelmesidir.  
Bir İslamcı, bir tiyatro oyununu ya da sinema filmini neye göre değerlendirecek? 'Benim zihniyetimin propagandasını yapıyor mu, yapmıyor mu; benim zihniyetime yakın mı uzak mı, yoksa benim zihniyetime karşı mı?' diye bakacak. Eğer bu aradıklarını bulamazsa önce 'ideolojik, ithal, millete yabancı' diyecek, sonra kendine bir yararını göremediği bu sanatı engellemek için elinden geleni ardına koymayacak. Bugün yaşanan durum da bundan başka bir şey değil.


Dogmatik kafa sadece sanata mı karşıdır?
Dogmatik zihniyet sadece sanata değil, demokrasiye, özgürlüğe, bilime, hukuka ve vicdana da karşıdır. İnsanlık bu ortaçağ zihniyetini yenerek bugünlere gelebildi. Şimdi Türkiye'de 'ileri demokrasi' diye diye bu zihniyeti egemen kılmaya çalışıyorlar. Türkiye'de zaten çok zayıf olan demokrasiyi tümden yok etmelerine kaldı. Ancak, böyle süreçler geçicidir. İleriye gidiş, önüne çıkanları ezip geçerek yoluna devam eder.