14 Nisan 2012 Cumartesi

"Görevli gazeteciler" savunma telaşında


Taraf yazarları Mehmet Baransu ve Alper Görmüş’ün Balyoz davasıyla ilgili iddialarına Danny Rodrik ve Pınar Doğan’ın bloglarından yanıt geldi: Uyduruyor, yalan söylüyorlar…
Kamuoyunda Balyoz davasına konu olan belgeleri bir bavul içinde savcılığa teslim etmesiyle hatırlanan Mehmet Baransu ve Taraf yazarı Alper Görmüş’ün davayla ilgili son iddialarına, davanın bir numaralı sanığı Çetin Doğan’ın kızı Pınar Doğan ve damadı Dani Rodrik’in bloglarından yanıt geldi.
Baransu olmayan rapordan alıntı yaptı
Mehmet Baransu’nun 7 Nisan’da yazdığı “Balyoz ve gerçekler (12)” başlığını taşıyan yazısında davaya konu olan CD’ler hakkındaki TÜBİTAK raporuna atıfta bulunarak, CD’lerin “orijinal” olduğunu söylemesi üzerine Dani Rodrik, Twitter adresinden “Mehmet Baransu, olmayan TUBITAK raporunu yaratıp, bir de hayali rapordan tırnak içinde alıntı yapıyor” diye yazdı.
Baransu söz konusu yazısında şu soruyu soruyor:
Şimdi akıllara tekrar şu soru takılabilir. Tek başına CD’ler yeterli değilse, TÜBİTAK “orijinal”, bazı Askerî Bilirkişiler “CD’ler üzerinde oynama yapılmış olabilir” tesbitinde nasıl bulundular?
Savcılığın sorduğu bu soruya Askerî Savcılar cevap veremezken, TÜBİTAK yukarıda aktardığım cevabı veriyor. TÜBİTAK’ın özetle verdiği cevap şöyle: “Belgeleri, CD’lerin teknik özelliklerini, seminerin ses kayıtlarını, el yazılarını, powerpoint’leri, CD’leri hazırlayan kişilerin ifadesini, dosya adlarının kendilerine ait olduğunu söyleyen kişilerin ifadelerini ve tüm delilleri bütün olarak incelediğimizde belgelerin orijinal olduğu görünüyor.”
Baransu buradan hareketle, Çetin Doğan ve avukatlarının aldıkları, CD’lerin orijinal olmadığını gösteren bilirkişi raporlarının şaibeli olduğunu ileri sürüyor. Baransu şöyle yazıyor:
Hem Askerî Bilirkişi’nin hem TÜBİTAK’ın bu raporlarından sonra akıllara şu soru takılıyor. Madem CD’ler tek başına bilimsel inceleme için yeterli değil, Çetin Doğan ve avukatları aldıkları raporu neye dayandırıyorlar? Balyoz belgeleri arasında bulunan, ses kayıtlarını, imzaları, powerpoint’leri, itirafları, ifadeleri, el yazılarını nasıl açıklıyorlar?
Rodrik ve Doğan bloglarına koydukları cevap yazısında ise Baransu’nun TÜBİTAK raporuna atıfla ve rapordan doğrudan alıntı yapıldığını düşündürecek şekilde tırnak içerisine alarak aktardığı “orijinal” sözcüğüyle ilgili şunları söyledi:
Birincisi, TÜBİTAK’ın belgeler “orijinaldir”diye bir tespiti yok. Dosyada TÜBİTAK’a ait iki rapor var. Hem birinci hem de ikinciTÜBİTAK raporları, basit bir üstveri incelemesi yaparak CDlerin oluşturma tarihinin 2003 olduğunu, içindeki belgelerin ise son kayıt tarihlerinin 2003 ve öncesine ait olduğunu tespit ediyor. Üstelik, ikinci TÜBİTAK raporu “herhangi bir dokümanın üstveri bilgileri uygun bir ortam oluşturularak yeniden düzenlenebilir, yeniden oluşturulabilir” diyerek (sayfa 11) bu üstveri bilgilerinin güvenilir olmadığını da ifade ediyor.
Baransu yazısında savcıların TÜBİTAK’a “belgelerin orijinal olduğunu nasıl anladınız” sorusunu sorduğunu da ileri sürerek, şunları yazıyor:
Savcılar, “tek başına CD’lerin incelenmesiyle gerçeklerin anlaşılmasının MÜMKÜN OLMADIĞININ BELİRTİLMESİNDEN” sonra bilirkişilere, bu gerçeklikten hareketle, CD’lerle ilgili nasıl orijinal raporu verdiklerini de soruyorlar. Savcılığa gelen raporlara göre, bilirkişiler, CD’leri, diğer tüm belgelerle karşılaştırıp, (yazılım, ses kayıtları, el yazıları, powerpoint sunumlar, eldeki diğer tüm dokümanlar ve teknik özellikler, ifadeler vb.) orijinal olduğuna karar verdiklerini açıklıyorlar.
Rodrik ve Doğan’ın bloglarında ise bu iddianın da yalan olduğu söylenerek, savcıların TÜBİTAK’a böyle bir soru sormadıkları ifade ediliyor:
İkincisi, Savcılar Baransu’nun yukarıda belirttiği (nasıl orijinal olduğunu tespit ettiniz?) bir soruyu TÜBİTAK’a sormadığı için, TÜBİTAK’ın Baransu’nun aktardığı gibi, “(…) tüm delilleri bütün olarak incelediğimizde belgelerin orijinal olduğu görünüyor” şeklinde bir yanıtı da yok. Baransu resmen uyduruyor.
Savcıların TÜBİTAK’a yönelttiği “Bir CD veya içindeki bilgilerin orijinalliği veya gerçekliği nasıl kanıtlanabilir?” sorusu var. Bu soyut soruya TÜBİTAK yine soyut olarak CD’lerin gerçekliğinin incelenmesinde kullanılabilecek destekleyici unsurları sıralamış (…) Sadece üstverileri inceleyen TÜBİTAK’ın belgelerin orijinal olduğunu tespit etmesi de zaten mümkün değil.
Doğan ve Rodrik, TÜBİTAK’ın sadece üstveri analizi yaparak “tespit edemediği” tutarsızlıkları başka bilirkişilerin saptadığını ifade ediyor.
Baransu gazetecileri iddianameyi okumamakla suçluyor ama…
Mehmet Baransu’nun 4 Nisan tarihli yazısında ise Çetin Doğan, ailesi ve avukatlarının kamuoyunu yanlış bilgilendirerek, suç delillerinin yalnızca 11, 16 ve 17. CD’ler olduğunu iddia ettiklerini savunuyor. 7 Nisan’daki yazısında başka gazetecileri Balyoz iddianamesini okumadan yazmakla suçlayan Baransu’nun iddianameyi okumuş olduğunun varsayılması gerektiğini ifade eden Doğan ve Rodrik, “O zaman Baransu okuyucusunu bilerek yanıltıyor” diyor ve iddianamenin 50. sayfasından şu kısmı aktarıyor:
Yukarıda belirtildiği gibi dava konusu suç ile ilgili kayıtlar MEHMET BARANSU tarafından Başsavcılığımıza teslim edilen 19 adet CD’den 11, 16 ve 17 nolu CD’ler içerisinde yer almaktadır. Geri kalan CD’ler ise plan semineri, Egemen Harekat Planı ile bir kısım birliklerin durum ve değerlendirmelerine ilişkin bir kısım gizli nitelikte askeri bilgileri içermektedir. Suç konusu CD’lerden (11, 16, 17) suç konusu yani davaya konu çıktılar soruşturma dosyasına konmuş ve soruşturma dosyasına konma şekli de yukarıda açıklanmıştır.
Alper Görmüş özür dileyecek mi?
Bir başka Taraf yazarının, Alper Görmüş, bugün yazdığı köşe yazısı da Çetin Doğan’ın avukatı Hüseyin Ersöz tarafından yine Twitter’da “Alper Görmüş özür dileyecek mi?” mesajıyla birlikte paylaşılan ve Rodrik ve Doğan’ın bloğuna konulan bir yazıyla eleştirildi.
Görmüş “Balyoz çelişkileri, bir ihtimal daha var (1)” başlığını taşıyan yazısında bilirkişi raporlarında sahteliği tespit edilen 11 Nolu CD’yle ilgili iddiaları ele alıyor. Hatırlanacağı üzere Çetin Doğan’ın ailesi ve avukatları, söz konusu CD’nin iddia edildiği gibi 2003’te değil, daha sonraki bir tarihte oluşturulduğunu ortaya koyan bilirkişi raporlarını kamuoyuyla paylaşmıştı.
Görmüş yazısında Balyoz darbe planının içerdiği söylenen bu CD’nin kaydının nerede yapıldığının bilindiğini iddia ederek şunları yazdı:
Ben, elimizde 11 No’lu CD’nin olduğu, fakat onun üretildiği bilgisayarın ve harddiskin olmadığı; dolayısıyla tartışmaların sadece CD üzerinden yürütüldüğü Aralık 2010 öncesinde, iddiaların ciddi olduğunu ve bunların savcılar tarafından mutlaka izah edilmesi gerektiğini belirten yazılar kaleme almıştım. O dönemde son sözüm şöyleydi:
“Bu zamanlama çelişkileri, mahkemeyi, belgelerin sonradan ‘üretilmiş’ olduğuna karar vermeye sevk edebilecek kadar ciddidir; meğerki savcılar bunların nereden kaynaklandığını izah edebilsinler... İşin uzmanları, buradaki muammayı açıklayacak yegâne şeyin, o yıllardaki harddiskler olduğunu söylüyorlar... Savcılar şimdi bunların izini sürüyor olmalılar.” (Taraf, 28 Aralık 2010)
Savcılar, o harddiske 6 Aralık 2010’da ulaştılar... O tarihte bir ihbar üzerine Gölcük’teki Donanma Komutanlığı’nda arama yapıldı ve İstihbarat Müdürü Binbaşı Kemalettin Yakar’ın (şimdi Balyoz davasında tutuklu) odasındaki döşemenin altında oluşturulmuş gizli bölmede yeni belgeler ele geçirildi. Ele geçirilenler arasında bir de harddisk vardı; bir süre sonra onun, meşhur 11 No’lu CD’nin yazıldığı harddisk olduğu anlaşılacaktı. (Sonradan o da kendince bir şöhret geliştirecek, 5 No’lu harddisk adıyla yüzerce habere konu olacaktı.)
Rodrik ve Doğan’ın bloglarında yer alan yazıda ise dava dosyasında 11 No’lu CD’nin Gölcük’te bulunan 5 numaralı hard diskte oluşturulduğuna ilişkin herhangi bir ifade bulunmadığı vurgulandı:
Görmüş’ün bu “bilgiyi” nereden edindiğini bilmiyoruz, ancak böyle bir saptama ne dava dosyasında, ne savcıların iddiaları arasında ne de herhangi bir bilirkişi raporunda mevcut. Görmüş’ü, ya okuyucularını yanılttığı için özür dilemeye, ya da bu iddiasını dayandırdığı kaynağı açıklamaya davet ediyoruz.
Tekrar ediyoruz; 11 numaralı CD’nin 5 numaralı hard diskte yazıldığı / oluşturulduğu / kaydedildiğine dair en ufak bir bulgu yok.
(5 numaralı hard diskin içindeki silinmiş öğeler dahil, tüm verilerin dökümü mevcut ve de bunların arasında 11numaralı CD’deki Balyoz belgeleri—bir kaçı hariç—yok. Gölcük’te 11 numaralı CD’nin neredeyse aynısı olan bir başka CD bulunuyor [1 numaralı tabir edilen CD]; ancak bu CD’nin de 5 numaralı hard diskte oluşturulduğuna dair hiç bir bulgu yok. )
Buradaki en büyük ironi, Alper Görmüş’ün kendi uydurduğu olguları yazmadıkları (!) için başka gazetecileri bilgisizlikle suçlaması.