27 Mayıs 2012 Pazar
Uludere neyin kürtajıydı?
Tayyip Erdoğan ve akıl hocalarının sıkışınca gündem saptıracak bir konuyu ortaya atması, yeni bir şey değil. 28 Aralık 2011'de ABD'nin verdiği bilgiye güvenerek PKK'lı diye sivilleri bombalatan AKP hükümeti, 16 Mayısta Amerikan Wall Street Journal Gazetesinde çıkan haberle iyice zor duruma düşmüştü. Gazete, 34 sivilin ölümüyle sonuçlanan bu hava harekatının, ABD'nin verdiği bilgi sonucunda yapıldığını yazmıştı. AKP'yi iyice 'batıran' ise, bunun üzerine Tayyip Erdoğan ve İçişleri bakanı İ. N. Şahin'in söyledikleri oldu. "Özür dilemek yok, o yükseklikte kimi ayırt edeceğiz, onlar zaten kaçakçıydı." yollu açıklamalar, bunların hangi ruh hali içinde olduğunu çok iyi gösterdi.
Bunların zihniyetine göre toplum emredenler ve biat edenlerden oluşuyor. Alttakiler, üsttekiler ne derse onu yapar. Kendi düşüncesini söyleme, tartışma, hoş görü filan yoktur. Tartışma, ancak emrin nasıl daha iyi yerine getirilebileceği üzerine olabilir. Şeyh, reis, başkan ne derse o olur ve 'benim bakanım, emniyet müdürüm, genel kurmay başkanım' yerine getirir.
Başkan bir demeç verir ve bütün yalaka - yandaş medyada birinci sırada yer alır. Yalaka - yandaş medya tartışmaz, sorgulamaz, sadece başkanın söylediklerini parlatıp öne çıkarır. Bu tür medya çalışanlarının yetenekleri çok sınırlıdır. Bir bakmışsınız Erdoğan'ın "Her kürtaj Uludere'dir sözü 6 - 7 gazetede aynı manşetle çıkmış. Ulusal Kanal dışındaki tüm TV kanalları bunların propagandasına hizmet eder.
Katolik Kilisesi sözcüleri ve aşırı sağcılarla aynı söylem...
Muhalefet ve yandaş olmayan medya bunlara karşı bir görüş ya da eleştiri dile getirdiğinde, başta Erdoğan olmak üzere, öfkeden kendilerini kaybederler. Uludere olayında da böyle oldu. Ağızlarına geleni söylediler. Sonra Erdoğan, kürtajı Uludere olayına benzetti; Katolik kilisesi sözcüleri ve aşırı sağcıların ağzıyla 'kürtajın cinayetten, soykırımdan farkı yoktur." dedi. Onlarla aynı demogojiyi (Holocaust - babycaust) yaptı. Bu benzetmeyle onlar nasıl Nazilerin yaptığı soykırımı sulandırıyorsa, Erdoğan da aynı şekilde hem Uludere olayını sulandırmayı hem de gündem saptırmayı amaçlıyor. Sözlerini ciddiye alırsak, ABD Uludere'de Türkiye'ye bir kürtaj yaptırmış oldu. O zaman, kimden ne alındı diye de sormak gerekmez mi? Taraf gazetesinin 27 Mayıs 20112 tarihli manşetine bakarsanız Erdoğan "Beşinci ayda vicdanını aldırdı'.
Uludere neyin kürtajıydı?
Önce, durumu saptayalım: PKK, ABD'nin denetiminde bir örgüttür. ABD'nin Orta Doğu ve Yakın Doğu'daki planlarının haritaları bile vardır. ABD'nin en yetkili kişilerinin ağzından, bu bölgedeki ülkelerin sınırlarının değişeceği açıklanmıştır. ABD, Türkiye'nin Güneydoğusunu da kapsayacak yeni bir devlet, ikinci bir İsrail kurmak niyetindedir. Bunun yanı sıra Suriye ve İran'a da ülke kaynaklarını ve topraklarını kendisine sunacak rejimler getirmek için uğraşmaktadır. PKK ve AKP, bu planın Türkiye kısmında kendilerine düşen rolleri oynamaktadır. AKP hükümeti, Libya'da Kaddafi'nin devrilme sürecine katkıda bulundu ve sık sık savaşla tehdit ettiği Suriye rejimine karşı, tedhişçileri desteklemekte. Türkiye sınırında barınan rejim karşıtlarının Suriye'de eylem yapıp yine Türkiye'ye döndükleri gazetelerde yazılıp çizildi.
ABD, AKP hükümetini kim bilir nelerle ve nasıl bağladı ki, bunlar olabiliyor.
İşte Uludere kürtajı bu ortamda yapıldı. ABD Türkiye'ye "PKK benimdir, vurmaya kalkarsan işte böyle olur!" mu dedi? "Suriye'ye saldırmazsan işte böyle yaparım!" mı dedi? "PKK ve Kürtler konusunda patron benim, tersini düşünürsen işte böyle olur!" mu dedi?
16 Mayıs 2012 tarihli Wall Street Journal gazetesinde çıkan haber, nereden bakarsanız bakın, Erdoğan'a ve AKP hükümetine çok ciddi bir uyarıdır.