Sözcü Gazetesi yazarı Emin Çölaşan, 20 Nisan 2012 tarihli sayıdaki köşesinde, yargıda gelinen noktaya bir örnek verdi. Bir TV kanalında 'yandaş' denilen tipte biri, kendisinden "son derece karanlık çizgisi ile, tetikçiliği ile vesaire, çok şaibeli (lekeli) bir kalemdir. Ona gazeteci demek istemiyorum" şeklinde söz etmiş. Çölaşan da bu kişiyi mahkemeye vermek amacıyla savcılığa baş vurmuş.
Baş vurulan savcılık makamı ise bu sözleri şöyle değerlendirmiş: "Bu tür ifadeler bazen muhatapları sarsıcı da olabilir. AİHM kararlarına göre ifade özgürlüğü demokratik bir toplumun vazgeçilmez bir ögesidir. Fikirleri takip edilen ve halka mal olmuş kişilere ilişkin tahammül eşiğinin daha ileri seviyede olması gerekir. Somut olayda bunun aşılmamış olduğu görülmektedir. Bu sözlerin eleştiri sınırları içinde kaldığı, şüphelinin hakaret kastı ile hareket etmediği anlaşıldığından, şüpheli hakkında kovuşturmaya yer olmadığına..."
Evet, savcılığa göre "son derece karanlık çizgisi ile, tetikçiliğiyle, çok şaibeli bir kalemdir" ifadeleri hakaret ve iftira niteliği taşımıyor. Çölaşan da "Varsayalım ki ben burada bir yazı yazdım, Tayyip için aynı sözleri kullandım." diyor ve soruyor: Acaba savcılık benim yazımı inceledikten sonra "Bu sözlerde başbakana hakaret yoktur. Fikir ve ifade özgürlüğüdür. Kovuşturmaya yer olmadığına" diyebilir mi?