5 Haziran 2012 Salı

AKP çevresinde derin ilişkiler...

Deniz Feneri yolsuzluğu karikatürü: Musa Kart


Deniz Feneri Yolsuzluğu Davası'nın bir numaralı sanıklarından Zahit Akman yine manşetlerde. Bu kez, Kanal 7 genel yayın yönetmenliğine getirildiği için konuşuluyor.  Akman, aynı davanın sanıklarından Kanal 7'nin patronu Zekeriya Kahraman'la birlikte birkaç ay tutuklu kaldıktan sonra şubat 2012 başlarında serbest bırakılmıştı. Sonra, aslında AKP dönemi için pek de şaşırtıcı olmayan bir şey olmuş, bu davayı açan ve tutuklamaları yapan savcılar hakkında soruşturma başlatılmıştı.  Medyanın kısa bir süre üstünde durduktan sonra bir kenara bıraktığı konulardan biri de deniz Feneri davasına bakacak bir mahkemenin bulunamamasıydı. Önceki savcı ve yargıçların başına gelenlerden sonra, bu olağan sayılmalı...


Muhalif gazetelerde bu davayla ilgili pek çok eleştiri yazısı yayımlandı. Aşağıda bunlardan birini sunuyoruz. 

Zahit dışarı, savcı içeri
Deniz Feneri davasında kesinleşmiş bir yargı hükmü var ki kararın doğruluğunda zerre tereddüt yok.
Niçin mi?
Davayı gören Alman mahkemesidir ve o mahkemenin birilerine kollaması ya da hedef alması düşünülemez.
Dahası, mahkemede yargılanan Deniz Feneri sanıklarının kendi el yazıları ile yazdıkları itirafnameler var.
İşte gerek o itirafnameler gerekse de Alman yargısının verdiği hükme göre Deniz Feneri’ndeki zekât hırsızlığında gerçek failler Türkiye’de…
Fail olarak işaret edilen iki isim ise Zahit Akman ile Zekeriya Karaman’dır.
Daha önce yazdım yine hatırlatayım, bu iki ismi 1993 yılında benimle tanıştıran Recep Tayyip Erdoğan idi, dolayısı ile hem Zahit hem de Kanal 7’nin patronu olarak gözüken Zekeriya Başbakanımızın çok ama çok yakınları
Alman yargısının açık hükmüne rağmen Deniz Feneri hırsızlığının Türkiye cephesinde izler uzun bir süre sürülemedi. Zira bizzat Başbakan Zahit Akman’ı koruması altına aldı yani hakkında dava açılmasını kendi iznine bağladı ve izin vermedi.
Üç yıl sonra ise ileride hesap sorulmasın diye şekli bir muhakemeye evet dediler.
Ne var ki görevi alan Deniz Feneri savcıları işlerini ciddiye aldı ve karartılan delillerden arta kalanları toplayarak hırsızlığı gün ışığına çıkardı ve Zahit ile Zekeriya’yı hapse gönderdi.
Vay sen misin bunu yapan.
Önce savcılara davadan derhal el çektirildi.
Sonra Zahit ile oğul Burak’ın bacanağının babası olan Zekeriya anında tahliye ettirildi.
Yetmedi savcılara haddini bildirmek için güya Deniz Feneri belgelerinde tahrifat yaptı diye 11 yıl hapis cezalı dava açıldı.
Evet, hadise zerre mübalağasız aynen budur.
İnsaf ile iz’an ile söyleyin, bunun adı Zahit ile Zekeriya’ya böyle yaparsan ben de sana böyle yaparım demek değil mi?
Dahası, bütün yargı dünyasına gözdağı ve tehdit değil mi?
AKP ile Başbakan’ı üzenlerin son böyle olur mesajı verilmedi mi?
Evet, Deniz Feneri davası Türkiye’deki rejimi resmeden en önemli hadisedir.
Muhalefet ve özellikle MHP buna niye kayıtsız anlamak mümkün değil, oysa sadece bu davada yaşananlar bile AKP’yi vicdanlarda gömecektir. (Sabahattin Önkibar, 2 Şubat 2012, Yeni Mesaj)